9 Ekim 2018 Salı

Karadedeler Olayı (2011) | Belgesel Türk Filmi



Karadedeler Olayı (2011) | Belgesel Türk Filmi

Filmin Konusu:

1989 yılının ocak ayında gazetelerde bir köyde yaşanan garip olaylar hakkında yayınlanan bazı haberler, genç gazeteci H.B’nin ilgisini çeker. Köye giden gazeteci, oldukça korkmuş ve gergin köylülerden gece köyün çevresinde dolaşan yaratıklar olduğunu, köyün bir şekilde cinler tarafından basıldığını öğrenir. H.B., birkaç hafta köyde kalır ama olağanüstü bir şey görmeyince kamerasını köydeki bir gence emanet ederek İstanbul’a geri döner.

Üç gün sonra ise köyün jandarmaları tarafından gözaltına alınır: kamerasını emanet ettiği genç de dâhil olmak üzere köyden 7 kişi parçalanarak öldürülmüştür. H.B ifadesi alındıktan sonra serbest bırakılır ama bütün eşyaları ormanda terk edilmiş olarak bulunur; kayıplara karışır... Tüm bu esrarengiz süreç boyunca kameralar kayıttadır… 

Yapımı : 2011 - Türkiye ,  ABD
Tür : Belgesel ,  Gerilim ,  Gizem ,  Korku
Süre: 78 Dak.
Yönetmen : Erdoğan Bağbakan,  Erkan Bağbakan
Oyuncular :  - 
Senaryo : Erdoğan Bağbakan ,  Erkan Bağbakan
Yapımcı : Pra Films
Diğer Adı : Kara Dedeler Olayı

ŞANLIURFA'DA CİNLİ EV SÖYLENTİSİ


ŞANLIURFA'DA CİNLİ EV SÖYLENTİSİ

Şanlıurfa'da dört kişilik Taş ailesinin yaşadığı evde 30'ya yakın yangın çıkınca söylentiler aldı başını yürüdü.

Şıh Maksut Mahallesi’nde yaşayan Taş ailesinin evinde ilk olarak bundan üç ay önce belirlenemeyen bir nedenle yangın çıktı. Bu dönemden sonra peş peşe çıkan yangınlar mahallede ‘Cinler ev yakıyor’ söylentisinin dolaşmasına nedan oldu. Bunun üzerine mahalleliler çocuklarının yaşları 6 ile 14 arasında değişen Taş ailesinin fertlerini evlerine kabul etmemeye başladı.

35 yaşındaki anne Belkıs Taş, “Durduk yere odada soba, elektronik bir malzeme olmamasına rağmen yatak ve elbiselerimiz tutuşarak yanıyor” dedi.

42 yaşındaki tarım işçisi baba Faruk Taş ise “Cinlerin evi yaktığı söylentileri üzerine, hocalara gidip muskalar yaptırdık fakat çözüm olmadı. Şanlıurfa Valiliğine başvurdumdeli olduğumu düşünerek bana psikiyatriste gitmemi önerdiler” diye konuştu.


01/12/2010

Yanan Evden Hiç Zarar Görmeyen RABBİMİZİN İsmi Şerifi


‘Ben şeytanım’ deyip 2 kişiyi öldürdü.


Ben şeytanım’ deyip 2 kişiyi öldürdü.

Başkent’te durakta otobüs bekleyen vatandaşlara “Siz Müslüman mısınız?” diye soran bir kişi, “Müslümanız” cevabını alınca “Ben de şeytanım” diyerek 4 kişiye ekmek bıçağıyla saldırdı.

Saldırıda 2 kişi hayatını kaybederken, 2 kişi yaralandı.

Olay, Ankara’nın Etimesgut ilçesinde 7 Eylül Cuma sabahı meydana geldi.

Edinilen bilgiye göre, sabah saatlerinde işe gitmek için otobüs durağında bekleyen vatandaşlar, Hakkı Ç. isimli şahsın bıçaklı saldırısına uğradı. Duraktaki vatandaşlar sağa sola kaçışırken, Mert K., Hayrullah A. ve ismi belirlenemeyen 2 kişi bıçak darbeleriyle yaralandı. Hakkı Ç., yere yığılan Mert K. ve Hayrullah A.’yı bıçaklamaya devam etti. Çevredeki vatandaşlar durumu hemen polis ve sağlık ekiplerine bildirdi. Kısa sürede olay yerine intikal eden sağlık ekipleri, ağır yaralanan Hayrullah A. ile ismi belirlenmeyen 2 kişiyi hastaneye kaldırırken, Mert K.’nın olay yerinde hayatını kaybettiğini belirledi.

Hastaneye kaldırılan Hayrullah A.’nın ise yolda tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadığı öğrenildi. Polis ekipleri, saldırganı etkisiz hale getirerek gözaltına aldı. Daha sonra olayın yaşandığı yerde çevre güvenliği alan polis, durumu Olay Yeri İnceleme Birimi’ne bildirdi. İnceleme ekipleri, olayda kullanılan bıçakla birlikte tüm delilleri titizlikle muhafaza altına alarak durumu savcıya bildirdi. Savcının olay yerinde yaptığı incelemelerin ardından Mert K.’nın cansız bedeni Adli Tıp Kurumuna kaldırıldı. Gözaltına alınan saldırgan Hakkı Ç., emniyetteki ifadesinin ardından adliyeye sevk edildi. Hakkı Ç. çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi.
Olayın görgü tanıklarından esnaf Alim Köse, “Oraya gittiğimde ölü ve yaralılar vardı. Orada kanları görünce bir an korktum. Olayı arkadaştan öğrendim. Otobüs durağında bekleyenlere bıçakla rastgele saldırmış. Saldırgan ‘Sen Müslüman mısın?’ diye sormuş. Onlar da ‘Müslümanım’ deyince saldırmış. Orada bir kovalamaca yaşanmış. Yakaladığı kişilere bıçağı vurmuş. Biri kulübenin orada ölmüş. Saldırgan o kişiyi boynundan bıçaklayarak öldürmüş. Onu öldürdükten sonra diğerinin peşinden koşmaya başlamış. Lambaların orada diğer çocuğu tutup bıçaklayarak öldürüyor. Ondan sonra polis geldi ve şahsı etkisiz hale getirdi.

Olay yerinde kelepçeleyip gözaltına aldılar” ifadelerini kullandı.

Ölen Mert K’nın dayısı Eyüp Güneş, “Olayı ilk öğrendiğimizde farklı farklı şeyler söylendi. Daha sonra net olarak öğrendik ki birbirini hiç tanımayan 5 kişi otobüs durağında bekliyormuş. O sırada bir kişi yanlarına yaklaşmış ve ‘Sen Müslüman mısın?’ diye sormuş. ‘Müslümanım’ cevabını alınca, ‘Ben şeytanım’ demiş ve oradaki insanlara saldırmış. Birbirini hiç tanımayan 4 kişiyi bıçak darbeleriyle yaralamış. Yeğenimiz de olay yerinde vefat etti. Diğer arkadaşın da hastaneye giderken yolda öldüğünü öğrendik” şeklinde konuştu.

Dayı Güneş, “O şahıs böyle bir katliam yaptı ve bizleri yaktı. Bu olay bizi çok düşündürdü. Yurt dışında meydana gelen terör olayları gibi mi diye düşündük. Adalete güveniyoruz. Biz iki yıl önce kuzenini şehit verdik. İnşallah bu saldırgan gerekli cezayı alacaktır” diye konuştu.
Baba Erkan K. ise, “Saldırganın kanunlar çerçevesinde gerekli cezayı almasını istiyoruz” dedi.

Polisin olayla ilgili incelemeleri devam ediyor.

https://www.dunyavegercekler.com/haber/dehset-ben-seytanim-deyip-2-kisiyi-oldurdu.html

CİN ŞEYTAN VE RUH:


CİN ŞEYTAN VE RUH:

CİN (CİNN): Allah'ın(c.c) ateşten ve havadan yarattığı gözle görünmeyen yaratıklar.Bunlar metafizik varlıklardır.İnsan gözünün göremeyeceği enerji boyutunda yaşayan bu varlıklar tıpkı insanlar gibi doğmakta, yaşamakta ve ölmektedirler.

Cinler ulvi(yüce,değerli) müslüman cinler ve sufli(bayağı,değersiz) gayri müslüm cinler olmak üzere iki kısma ayrılırlar.Müslüman olanları,Allah'ınemirlerini yerine getirip,yasaklarından kaçar.Gayri müslüm yani müslüman olmayan cinler ise Allah'a isyan edenlerdir.İnsanlara zararı dokunanlar bu süfli gruba mensup olanlardır.

CİNNET: Cin tutma,cinne çarpılma,cin çarpması,delilik.

CİNNİ: Cinne ait,cinnle ilgili.

ŞEYTAN: İblis. Allah(c.c)'ın emrine karşı gelip,Allah'ın gazabına uğramış,daima şerleri ve kötü şeyleri temsil eden ateşten yaratılmış varlık.

Şeytan(Satan)İbranice asıllı bir kelime olup,rakip,muhalif gibi anlamlara gelir.

Şeytanın isimleri: İblis=Eba mürre=Lüzüfer=Satan

ŞEYTAN CEHENNEMDE NASIL AZAB GÖRECEK?

Cehennemde bir yer vardır ki, Zemherir denir.Yani soğuk cehennem dir.Soğukluğu pek şiddetlidir.Bir an bile dayanılmaz. İmansızlara bir soğuk,bir sıcak, sonra soğuk, sonra sıcak Cehenneme atılarak azab yapılır.
(Feraid-ül fevaid)

Cehennemde soğuk Zemherir azablarının bulunduğu,İmam-ı Gazali Hz.lerinin Kimyayı Saadet ve başka kitaplarında da bildirilmektedir.

İlk insan topraktan yaratıldı. Diğer insanların bedenleri 
toprak maddelerinden meydana geldi.
Fakat insan,ettir,kemiktir,toprak değildir.Cin de, şeytan da böyledir.Ateş ve havadan yartılmışsa da ateş ve hava değildir.
(Eşbah)

Allah'ın kudreti sonsuzdur.Aciz değildir.Şeytana soğuk Cehennemde de,sıcak Cehennemde de azab eder.
Demir testere demiri kestiği gibi,ateş de ateşi yakar.
Allah için hiçbir güçlük yoktur.Cehennem ateşi o kadar şiddetlidirki,dünyaya bir kıvılcım gelse her şeyi yakıp kül eder.
(Tergib)

Bu gün fen ilmine vakıf olanlar,cisimlerin elementlerden meydana geldiğini bilir.Mesela yanıcı hidrojen gazı ile yakıcı oksijen gazının terkibiyle su (H2O) meydana gelir.Su ise,kendini meydana getiren oksijen ve hidrojene hiç benzememektedir.İnsan topraktan,cin ve şeytanda ateş ve havadan yaratıldığı halde,yaratılış maddelerine benzemez.

Kısacası Allah,zalimlerin cezasını vermekten aciz değildir.Soğukla cezalandırdığı gibi, ateşle veya başka bir şeylede cezalandırır.
“O Allah ki,cinleri dumansız halis ateşten yarattı”
(Rahman S. 15.ayet)

“Cinleri ve insanları ancak bana ibadet etmeleri için yarattım”
(Zariyat S.56.ayet)

“Biz cin ve insanların çoğunu Cehennem için yarattık.Onların kalbleri var,anlamazlar; gözleri var,görmezler;kulakları var,işitmezler.Onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da aşağıdır.İşte gafil onlardır”
(Araf 179.ayet)

:CİN TÜRLERİ:

Alkarısı: Alkarısı adlı cin, Türk inançlarına göre çocuk doğuran kadın,doğumdan sonra 7 gün yalnız bırakılırsa bu cin musallat olup albastı hastalığına sebep olur. Bu hastalığın hekimlik adı eklampsi’ dir.

Loğusa kadının başına süpürge,nal,nazar boncuğu koyarlar. Bu şirktir.

Doğrusu Kur’an-ı Kerim konması ve loğusa kadının yatmadan önce cine ve şeytana karşı bazı duaların ve surelerin okuması.
Kırsal kesimde ise özellikle ahırlarda atların ve bazı hayvanların kuyruklarını bağlarlar ve sabaha kadar onları yorarlar. Kan ter içinde bırakırlar.

Ümmü sübyan: Bazı hamile kadınlarda düşüğe sebep olan cin.
Karabasan:Sıkıntılı korkulu düşlerde kabuslarda ortaya çıkan ve insanları uykudayken basan boğmaya çalışan bir karartı olarak görülen cindir.

Ervah cini: Çocuklara musallat olan cin.

CİNLENME: Bazı kişiler ruhsal bunalıma girerek cinnet geçirirler.İstemiyerekte olsa ailelerine ve kendilerine zarar verebilirler.

Cin ve can kelimeleri aynı kökten gelir.Cinayet kelimeside cindengelir.Cin-ayet=Cin delili demek.Cani kelimeside aynı kökten gelir.Cinayet işleyen katil kişiye cani denmesinin sebebi budur.

Mesela ağır bunalım geçiren,cinnet geçiren bir insan eşini çocuklarını ölüdürdükten sonra kendileride intihar edebilirler.
Böyle bir durumda kafir cinler hareke geçip insanın en zayıf anını yakalayıp şuurunu ve bilincini ele geçirebilirler. 

Cinnet geçiren bir insan adı üstünde artık cinlenmiştir. Artık bu kafir cinler o kişiye her kötülüğü yaptırabilirler.Çevresine ve kendisine zarar verebilirler.

Bu kişiler psikolojik tedavi görseler bile genelde iyileşmezler.Çözüm cinlenmiş kişilerde bu cinlerin bazı sureler ve dualarla uzaklaştırılmasıdır.

Bu arada şarlatan üfürükçü ve cinci sahte hocalardan uzak durmak gerekir.

Anadoluda halk arasında "Bir şeye rast gelirsin" sözündeki,bir şey,cin anlamındadır.Çünkü halkımızın çoğu cin kelimesinden korkmakta,bu nedenle "bir şey" veya "üç harfli" derler.
Aslında bu tür kelimeleri kullanmanın bir manası yok.Çünkü Kuranda cin suresi var.Nas Suresindede cin kelimesi geçmekte.Bu süreleri okurken cin kelimesinide söylüyoruz.

Süfli kâfir cinler,yattığımız yere ekmek kırınıtıları veya değişik yiyecek kırıntıları döküp üzerinde uyursak bize gelip rahatsız edebilirler.Bu nedenle yattığımız yerleri temiz tutmalıyız.

Ayna karşısındada fazla durmamamız gerektiğini söyleyen hocalarda var.Gerçi istisnai bir durum ama tuvalette ihtiyacımızı giderirken elektriklerin kesilmesiyle karanlıkta fazla kalmamalıyız.

Ayrıca kâfir cinler pis yerlere,pisliğe ve çöpede gelirler.Çöp kutularının ağzı kapalı olmalı. Özellikle tuvalete sık gelirler.İhtiyacımızı gördükten sonra yani küçük ve büyük abtesten sonra iyi taharet almamız yani iyi temizlenmemiz gerekir.Ellerimizide sabunla ve bolca su ile yıkamamız gerekir. Tuvalet temizliğide önemlidir.Kullandığımız tuvaletleride temiz tutmalıyız. Ayrıca cünub dolaşmamamız gerekir.Her zaman temizliğe dikkat etmemiz lazım. Çünkü “Temizlik imandandır” hadisini şiar edinmemiz gerekir.

Karanlık izbe yerlerden,terk edilmiş virane evler ve konaklardan uzak durmamız gerekir.Tek başına bu yerlere gitmek tehlikeli.Bu yerlerde iki ayaklı şeytanlar(kötü insanlar)da olabilir.

Süfli kâfir cinlerin yaşam alanlarından biride denizlerdir.Ayrıca semada(Gökyüzünde)sayısı bilinmeyecek kadar cin'in olduğu söylenmekte.Büyük bir kısmı dağ eteklerinde,pis su kenarlarında, pis derelerde,dağlarda,çöllerde yaşamaktadır.

Süfli kâfir cinler,melekler tarafından kontrol edilmekte,aynen bunlar pitbull köpekler(saldırgan köpekler)gibi insanlara saldırmak için beklemektedir.Ancak Allah izin verirse musallat olmaktadır. Allahu teala da hiç bir sebep yok iken izin vermez.Yukarda anlattığımız kurallara şartlara uymayanlara izin verir.

Ayrıca ruh çağırma seanslarına katılan kişilerede musallat olabilirler.Buralarda asılnda gelen ruh değildir.Gelen süfli kâfir cindir. Bunlar gelecekten ve geçmişten bir takım haberler verirler.

Geçmişte olan olayları ve şahısları bilmelerinin sebebi ömürlerinin uzun olmaları.300-500 ve 1000 sene yaşayan cinlerin olduğunu söyleyen hocalar var. Gelecekte olacak olayları ise tahminen söylemekteler.Bazen tutar,bazen tutmaz bu olaylar.Çoğunlukla yalan söylerler.

Ayrıca süfli kâfir cinler,peygamberimiz(s.a.v) dışında herkesin kılığına girip bize görünebilirler.

Sevdiğimiz veya sevmediğimiz herkesin kılığına girebililer.

Define(gömü) arayanlarada musallat olduğunu söyleyenler var.
Özellikle gece geç vakitlerde define arayanlara musallat olduğu bu defineden alanlara bela ve musibetler geldiğini söyleyenler var.Fakat define bulup çok zengin olanlar ve başlarına hiçbir şey gelmeyen insanlarda var.

Halk arasında söylenen bu gömüleri süfli kâfir cinlerin koruduğu söylentileri var.Tabi bunlar birer söylenti,iddia, bunların gerçeklik payı nedir bilinmiyor.

Bu söylentilerden faydalanan şarlatan,üçkağıtçı sözde hocalar,
para karşılığı gömüdeki cinleri dualarla uzaklaştıracaklarını iddia ederek insanları dolandırırlar.

Sizlere örnek olarak verebileceğimiz bir genç kız cinlenmiştir.
Aşağıda videonun linki verilmiştir. Lütfen videoyu izleyin.

Cin çıkarma seansı

http://www.youtube.com/v/P18Gr-QslKQ&rel=1

Seyyid Abdulaziz Ed Debbağ Hz.leri,El İbriz(Saf Altın) adlı kitabında,evliyaullah’ın yani evliyaların asla sigara içmediğini süfli,gayr-i müslüm cinlerin sigara içenlere musallat olduğunu, ilgi gösterdiğiniyazmıştır.

Aslında cinler ve şeytanlar aslında korkak yaratıklardır.Bazı alimlerimiz şeytanı ve cinleri ürkeklikte fareye benzetirler.En ufak bir ses,bir gürültü duyduğu zaman hemen oradan kaçan,fare, hayvanlar içinde en korkak olanıdır.

Bir kimsede zikirle meşgul olduğu zaman,şeytan ve cin oralarda barınamaz,hemen korkup kaçar. Zikirle meşgul olan kimseye şeytan ve cinler yanaşmaz. Allah’a olan adavetinden(düşmanlık) dolayı,zikirle yapılan yere sokulamaz.Oralardan kaçar giderler.

Cinler normal çıplak gözlerle görünmezler.Ancak Allah'ın izniyle bazı şahıslara görünebilirler.

Örneğin çıplak gözlerle enfraruj(kızıl ötesi) ışınlarını ve ultraviyole(morötesi) ışınlarını göremeyiz.

İnsan gözü,dalga boyu 380 nanometreden,780 nanometreye kadar olan elektromanyetik dalgaları ışık olarak algılar.Gözün en yüksek duyarlılığı yeşil ile sarı renkleri arasındadır.Ultraviyole enfraruj ışınlar ise insan gözü tarafından algılanamaz.

Çıplak gözlerle enfraruj(kızıl ötesi) ışınlarını göremediğimiz halde,bu ışınlarla çalışan uzaktan kumandalar var.Uzaktan kumanda ile istediğimiz kanalı açmakta,istediğimiz zaman sesini yükseltip,kısmaktayız.Yine uzaktan kumanda ile çalışan oyun konsollarına ait kollar,kumandalar var.Bunlarlada çeşitli oyunlar oynanmakta.

Örneğin futbol oyununda,futbolcuya şut çektirebiliyor,orta yaptırabiliyoruz,top sürdürebiliyoruz vs.hareket yaptırabiliyoruz.

Bu ışınları görmediğimiz halde,bu ışınlara istediğimiz emri vermekteyiz.Peki bu ışınlar akıllı ışınlarmı?

Aynı cinlerde bu ışınlar gibi ayrı bir dalga boyunda,enerji boyutunda bulunmaktalar.Cinler akıl ve nefis sahibi metazfizik varlıklardır.

Sıralama yapacak olursak,Allahu teala kainatın ve bütün varlıkların yaratıcısı,bütün varlıkları görmektedir. Melekler,şeytanları,cinleri ve insanları görmekte.Şeytanlar,cinleri ve insanları görmekte.Cinler ise insanları görmekte.İnsanlar ise hiç birini görememektedir. Yalnız Allahu tealanın izniyle olağanüstü durumlarda ve şartlarda cinleri ve melekleri görebilirler.

RUH:

"Ve sana ruhtan sorarlar. De ki: “Ruh, Rabbimin emrindendir.” Ve size, (ruha ait) ilimden sadece az bir şey verildi."

İSRÂ SURESİ 85.AYET 

İnsanda bir tane değil 2 tane ruh vardır. Biri ruhul cismani,diğeri ruhul meleke. Ruhul meleke beyni kontrol eder. Ruhul cismani ise vücudun diğer organlarını. İnsan bedenine canlılık veren bu 2 ruhtur.

İnsanda asıl düşünen,üzülen,sevinen,duygulanan,öfkelenen,
sakinleşen heyecanlanan vs. beyin değil, beynin içindeki ruhul melekedir.

Uyku sırasındayken ruhul meleke, görevli melekler tarafından alınarak rüyalar alemine götürülürler. Vücutta sadece ruhul cismani kalır.Ruhul cismaninin kalmasi ile vucut canlılığını korur.

Uykudayken ani olarak yüksek bir sesle uyandırılan bir insan o anda şuurunu kaybedebilir.Şuur yani bilinç,ruhul melekenin kontrolundadır.

Ruhul meleke rüyalar aleminde olduğu için görevli melekler tarafından geri getirilmesi gecikebilir. O anda fırsat yakalayan kâfir cinler beyni ele geçirir.Artık o kişi cinlenmiştir. Yani delirmiştir. Kâfircinler o kişiye her türlü kötülüğü yapabilirler. Tabiî ki her şey Allahı’ın dilemesi ve izni ile olur. O istemezse hiçbir varlık kötülük yapamaz. Yalnız Allah her şeyde olduğu gibi bu gibi vakalarda da önce tedbir almamızı ve uygulamamızı ister.Tedbir nedir? Tedbir yatmadan önce okunacak sureler ve dualardır.

CİNE VE ŞEYTANA KARŞI OKUNACAK DUA VE SURELER:

“Rabbi inniy messeniyeş şeytana binusbin ve azab.Rabbi euzu bike min hemezatiş şeyatıyni ve euzu bike rabbien yahdurun.Ve hifzan min külli şeytanin marid”

(Sabah ve akşam 40’ar defa okunması tavsiye edilir)
(Rahatsızlığı olanlar ise günde 100-300 defa sabah akşam okuyabilirler)

1- Sad Suresi 41.ayet-Mu’minun Suresi 97-98.ayetler-Saffat Suresi 7.ayetler

2- Kul euzuler 41’er defa.(Nas-İhlas-Felak Sureleri)

3- La havle ve la kuvvete illa billahil aliyyil aziym(Günde 100-500 defa okunabilir)

İblis asidir,isyan etmiştir nefsi vardır. İblis yani şeytan zürriyet(soy,nesil)sahibidir.Cinlerde zürriyet sahibidir.Dişileri ve erkekleri vardır.
(İmam-ı Fahreddin Razi,İmam-ı Kazi, İmam-ı Hazin,İmam-ı Medarik)beyanları.

“Ey insanlar ve cinler topluluğu, göklerin ve yerlerin bucaklarından geçip gitmeye gücünüz yeterse geçin gidin.Ancak kudretle geçebilirsiniz”
(RAHMAN SURESİ. 33.AYET)

“Çünkü şeytan size düşmandır.Sizde onu düşman tutun. O etrafında toplanan taraftarlarını ancak cehennemliklerden olsunlar diye davet eder”
(FATIR SURESİ. 6.AYET)

CİN SURESİ(72.SURE): 1-28.AYETLER

(Cinler dediler ki): “Biz göğe dokunduk,onu kuvvetli bekçiler ve alevlerle dolu bulduk”
(CİN SURESİ 8.AYET)

Said İbnu Mansûr benzer bir hadisi Urve İbnu Ruveyn'den rivâyet eder:

"İsa (aleyhisselam) Rabbinden, şeytanın insanoğlundaki yerini göstermesini taleb etti. Allah da ona gösterdi; şeytanın başı yılan başı gibiydi ve başını kalbin meyvesi üzerine koymuş vaziyetteydi. (O şekilde ki), kişi Rabbini zikredip anınca geri çekilip siniyor, zikri bırakınca musallat olup konuşuyordu."

İbnu Abbas (radıyallahu anhümâ) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Şeytan insanoğlunun kalbinin üzerinde tünemiş vaziyette bekler. Allah'ı zikredince siner, çekilir, gaflet etse vesvese verir." 
(Buhârî, Tefsir, Kul eûzu birabbi'nnâs 1.)

Said İbnu Mansûr, rivayeti daha anlaşılır kılacak bazı ziyadelerle tahric etmiştir:
"İnsan doğunca şeytan kalbine tüner. Akleder ve Allah'ın adını zikrederse siner,gâfil kalırsa vesvese verir."

İbnu Merdûye yine İbnu Abbas'tan olmak üzere hadisin bir başka vechini rivayet etmiştir:

"el-Vesvâs şeytandır. Çocuk doğunca, kalbinin üstünde vesvâs olduğu halde doğar. Vesvâs ona dilediği gibi tasarruf eder. Ancak kişi Allah'ı zikredince şeytan siner, gâfil kalınca kalbine tüner ve vesvese verir."

NÂS SÛRESİNİN MEÂLİ:

"De ki: Sığınırım insanların Rabbine, insanların yegâne malikine, insanların ma'buduna, o sinsi şeytanın şerrinden, ki o, insanların göğüslerine daima vesvese verendir. O (şeytan) gerek cinden, gerek insandan (olsun)..."

"Kocası gurbette olan (yabancı) kadınların yanına girmeyin. Zîra şeytan,herbirinizin içinde, vücudunuzda kanın dolaştığı gibi,(kendisini hissettirmeden) dolaşır." buyurdu. Biz atılıp sorduk:
"Sende de dolaşır mı?"
"Bende de (dolaşır), ancak Allah bana yardım etti de (şeytanım) bana teslim oldu." 
(Tirmizî, Radâ 17, 1172).

İbnu Ömer (radıyallahu anh)'e Hz. Peygamber şöyle emretmiştir:

"Ey İbnu Ömer, dinine sahib ol, dinine sahib ol! Bil ki o, (seni ayakta tutan ) bedenin, damarlarında akan kanındır. Dinini kimden aldığına iyi dikkat et. İstikameti doğru olanlardan al, eğrilerden alma!"

Bu hadiste görüldüğü gibi kan, dine benzetilmiştir. Bu manada düşünüldüğünde şeytanın insanın damarlarında dolaşması mecazi bir mana olup insanı saptırmak için sürekli vesvese verdiği anlaşılmaktadır.

O nedenle bazı alimlerimiz "Şeytan insanın damarlarında dolaşır” derler.

Müslümanlar Kur’an veya dini bir kitap okurken zaman zaman üzerlerine ağırlık çöker,uykuları gelir. Şeytan insanların gözlerine uyku sürmesi çeker.O anda esnemeleri başlar.Esneme ardından şeytan insan vücuduna girer. İnsanoğlunun damarlarında dolaşmaya başlarlar. O kişi derin bir uykuya dalar veya başka bir işle meşgul olmaya başlayınca uykusu kaçar.

Şeytanın amacı insanı Kur’an dan ve dini kitaplardan uzak tutmak.Yapılması gereken hemen kalkıp tekrar bir abdest almak ve şeytanlara kâfir cinlere karşı dualar ve sureler okumaktır.

ŞÜPHESİZ DOĞRUYU ANCAK VE ANCAK ALLAH BİLİR…

http://merakedilenislamikonular.blogspot.com.tr/2013/09/cin-ve-seytan_2.html

http://merakedilenislamikonular.blogspot.com.tr/

CİNE VE ŞEYTANA KARŞI OKUNACAK DUA VE SURELER:


CİNE VE ŞEYTANA KARŞI OKUNACAK DUA VE SURELER:

“Rabbi inniy messeniyeş şeytana binusbin ve azab.Rabbi euzu bike min hemezatiş şeyatıyni ve euzu bike rabbien yahdurun.Ve hifzan min külli şeytanin marid”

(Sabah ve akşam 40’ar defa okunması tavsiye edilir)
(Rahatsızlığı olanlar ise günde 100-300 defa sabah akşam okuyabilirler)

1- Sad Suresi 41.ayet-Mu’minun Suresi 97-98.ayetler-Saffat Suresi 7.ayetler

2- Kul euzuler 41’er defa.(Nas-İhlas-Felak Sureleri)

3- La havle ve la kuvvete illa billahil aliyyil aziym(Günde 100-500 defa okunabilir)

İblis asidir,isyan etmiştir nefsi vardır. İblis yani şeytan zürriyet(soy,nesil)sahibidir.Cinlerde zürriyet sahibidir.Dişileri ve erkekleri vardır.
(İmam-ı Fahreddin Razi,İmam-ı Kazi, İmam-ı Hazin,İmam-ı Medarik)beyanları.

“Ey insanlar ve cinler topluluğu, göklerin ve yerlerin bucaklarından geçip gitmeye gücünüz yeterse geçin gidin.Ancak kudretle geçebilirsiniz”
(RAHMAN SURESİ. 33.AYET)

“Çünkü şeytan size düşmandır.Sizde onu düşman tutun. O etrafında toplanan taraftarlarını ancak cehennemliklerden olsunlar diye davet eder”
(FATIR SURESİ. 6.AYET)

CİN SURESİ(72.SURE): 1-28.AYETLER

(Cinler dediler ki): “Biz göğe dokunduk,onu kuvvetli bekçiler ve alevlerle dolu bulduk”
(CİN SURESİ 8.AYET)

Said İbnu Mansûr benzer bir hadisi Urve İbnu Ruveyn'den rivâyet eder:

"İsa (aleyhisselam) Rabbinden, şeytanın insanoğlundaki yerini göstermesini taleb etti. Allah da ona gösterdi; şeytanın başı yılan başı gibiydi ve başını kalbin meyvesi üzerine koymuş vaziyetteydi. (O şekilde ki), kişi Rabbini zikredip anınca geri çekilip siniyor, zikri bırakınca musallat olup konuşuyordu."

İbnu Abbas (radıyallahu anhümâ) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Şeytan insanoğlunun kalbinin üzerinde tünemiş vaziyette bekler. Allah'ı zikredince siner, çekilir, gaflet etse vesvese verir." 
(Buhârî, Tefsir, Kul eûzu birabbi'nnâs 1.)

Said İbnu Mansûr, rivayeti daha anlaşılır kılacak bazı ziyadelerle tahric etmiştir:
"İnsan doğunca şeytan kalbine tüner. Akleder ve Allah'ın adını zikrederse siner,gâfil kalırsa vesvese verir."

İbnu Merdûye yine İbnu Abbas'tan olmak üzere hadisin bir başka vechini rivayet etmiştir:
"el-Vesvâs şeytandır. Çocuk doğunca, kalbinin üstünde vesvâs olduğu halde doğar. Vesvâs ona dilediği gibi tasarruf eder. Ancak kişi Allah'ı zikredince şeytan siner, gâfil kalınca kalbine tüner ve vesvese verir."

NÂS SÛRESİNİN MEÂLİ:

"De ki: Sığınırım insanların Rabbine, insanların yegâne malikine, insanların ma'buduna, o sinsi şeytanın şerrinden, ki o, insanların göğüslerine daima vesvese verendir. O (şeytan) gerek cinden, gerek insandan (olsun)..."

"Kocası gurbette olan (yabancı) kadınların yanına girmeyin. Zîra şeytan,herbirinizin içinde, vücudunuzda kanın dolaştığı gibi,(kendisini hissettirmeden) dolaşır." buyurdu. Biz atılıp sorduk:
"Sende de dolaşır mı?"
"Bende de (dolaşır), ancak Allah bana yardım etti de (şeytanım) bana teslim oldu." 
(Tirmizî, Radâ 17, 1172).

İbnu Ömer (radıyallahu anh)'e Hz. Peygamber şöyle emretmiştir:
"Ey İbnu Ömer, dinine sahib ol, dinine sahib ol! Bil ki o, (seni ayakta tutan ) bedenin, damarlarında akan kanındır. Dinini kimden aldığına iyi dikkat et. İstikameti doğru olanlardan al, eğrilerden alma!"

Bu hadiste görüldüğü gibi kan, dine benzetilmiştir. Bu manada düşünüldüğünde şeytanın insanın damarlarında dolaşması mecazi bir mana olup insanı saptırmak için sürekli vesvese verdiği anlaşılmaktadır.

O nedenle bazı alimlerimiz "Şeytan insanın damarlarında dolaşır” derler.

Müslümanlar Kur’an veya dini bir kitap okurken zaman zaman üzerlerine ağırlık çöker,uykuları gelir. Şeytan insanların gözlerine uyku sürmesi çeker.O anda esnemeleri başlar.Esneme ardından şeytan insan vücuduna girer. İnsanoğlunun damarlarında dolaşmaya başlarlar. O kişi derin bir uykuya dalar veya başka bir işle meşgul olmaya başlayınca uykusu kaçar.

Şeytanın amacı insanı Kur’an dan ve dini kitaplardan uzak tutmak.Yapılması gereken hemen kalkıp tekrar bir abdest almak ve şeytanlara kâfir cinlere karşı dualar ve sureler okumaktır.

ŞÜPHESİZ DOĞRUYU ANCAK VE ANCAK ALLAH BİLİR…

http://merakedilenislamikonular.blogspot.com.tr/2013/09/cin-ve-seytan_2.html

http://merakedilenislamikonular.blogspot.com.tr/







ŞEYTAN (İBLİS) CİNLERDEN MİDİR?


ŞEYTAN (İBLİS) CİNLERDEN MİDİR?

Şeytan (iblis) cinlerden midir, eğer cinlerden ise neden meleklerin arasındaydı? Allah Teala sadece insanları ve cinleri imtihan için yarattığını bizlere belirtmiş...

Allah Teala sadece insanları ve cinleri imtihan için yarattığını bizlere belirtmiş. Fakat Allah meleklere Adem (as)'e secde etmelerini emrettiğinde, cin taifesinden olan iblis karşı gelmiş. Peki cinl
er de imtihan kapsamında olduğu halde, bir cinin meleklerin arasında olmasının hikmeti nedir?

Cin ve Şeytanların Atası İblis

Cin ve şeytanların atasının kim olduğu hususunda bir kaç görüş söylenmiştir. Daha önce de geçtiği gibi Rahman ve Hicr surelerinde geçen “Cân”nın, cinlerin atası olan varlığın ismi olduğu, iblisin de onun neslinden olduğu söylenmiştir. Bu görüşte olanlar, cin ve şeytanlar açısından iblisin, insanlara nazaran Nuh (a.s)'ın konumunda olduğunu söylemişlerdir. Yani nasıl Nuh Tufanı'ndan sona onun neslinden başka bütün insanlar yok olmuş ve o, adeta insanlığın ikinci atası konumuna gelmişse, daha çok İsrailî bazı rivayetlere göre, yeryüzündeki azgınlıkları sebebiyle, melek orduları tarafından cinler öldürülünce, henüz isyan bayrağını açmamış olan iblis, cinlerin ikinci atası olmuş, bundan sonraki cinler onun soyundan türemiştir.

Fakat bu genel kabul gören görüş değildir. Bu isimlerin manalarından bahsederken de kısaca işaret ettiğimiz gibi, Kur’an’ın ilgili ayetlerini ve hadisleri temel aldığımızda, İblis’in, cinleri ve şeytanların atası olması görüşü daha ağır basıyor. Dolayısıyla biz de bunu esas alarak başlığı, “Cin ve Şeytanların Atası İblis” şeklinde koyduk ve konumuzu bu açıdan işleyeceğiz. Bir de, tabiri caizse, konuyu işlerken kronolojik bir sıra izleyeceğiz.

A) İBLİS’İN YARATILMASI

Kur’an-ı Kerim'de iki yerde, İblis’in ateşten yaratıldığı bildirilir(1). Âdem (a.s)'e secde ile emrolunduğu zaman itaat etmeyişinin sebebi olarak, cevherini, yani kendisinden yaratıldığı varlığı ileri sürerek,

“Ben o (Âdem’den) daha üstünüm. Çünkü (ey Allah'ım), beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın.” (A’raf, 7/12; Sad, 38/76)

demişti. Cenab-ı Allah’ın şeytanın sözü olarak naklettiği bu söz, İblis’in yaratılışını bize haber veriyor.

Kur’an’ın iki yerinde de, “Cân”nın, ateşten yaratıldığı bildirilir.

“(Allah) Cân’nı da ateşin mâricinden yarattı.” (Rahman, 55/15)

ayeti yaratılışın “mâric”den olduğunu bildirir. Mâric, hem dumanla karışık olan ateş, hem de dumansız -yalın- saf ateş manasına gelmektedir. Ama ayette ayrıca ateş kelimesinin zikredilmesi bunun, dumansız/saf ateş manasında olduğunu gösteriyor. Böylece Cân’nın, katıksız/öz ateşten yaratılmış olduğu anlaşılıyor(2). İbn Abbas(r.a.)'a göre bu ifade, “ateşin en güzeli ve safı” manasınadır. Mücahide göre de, ateş yakıldığı zaman yükselen, sarı ve yeşilimsi alevdir(3). Âlusî, bunu “dumansız saf alev” olarak tefsir eder(4). Dikkat edilirse, bunların hepsi hemen hemen aynı manaya gelmektedir.

“Allah Teala, insanı salsâldan, yani katıksız-özlü çamurdan yarattığını bildirdiği gibi, cânnın da katıksız ateşten yaratıldığını beyan etmiştir. Eğer, me’âric kelimesi “katıksız” manasına olduğu halde, aynı zamanda “karışık” manasına olduğu nasıl söylenebilir?” denilirse, buna söyle cevap verilir:

“Ateş kuvvetli olduğu zaman, alevleri yükselir ve biribirine alabildiğine karışıp, tıpkı güzel ve uyumlu bir şekilde birbiriyle imtizaç etmiş, birbirinden ayırt edilemez hale gelmiş ve adeta, iyice karışmış çamur gibi yekpare olmuş olur. Bu durum iyice tutuşmuş fırında da gözlenir: Eğer o fırına odun atılacak olsa, hemen onu tutuşturur. İşte cinlerin yaratıldığı “me’âric”, aynen bunun gibi, kısımları birbirine girip, tek parça haline gelmiş bir ateştir ki bu ateşin dumanı, alevi ve yerde yanan kısımları birbirinden ayırt edilemez olmuştur.”(5)

Bu husustaki ikinci ayette Allah Teala iki cins varlığın yaratılışını anlatarak,

“Andolsun ki biz, insanı pişmemiş çamurdan, kokuşmuş cıvık balçıktan yarattık. Cân’nı da (insandan) daha önce semûm ateşinden yarattık.” (Hicr, 15/26-27)buyurur.
Ayetten anlaşıldığı gibi Cân, insanoğlundan önce(6) yaratılmıştır. İnsanın yaratılışının, kainattın yaratılışında son halka olduğu düşünülürse, Cân sondan bir önceki halka olarak yaratılmıştır(7).

Ayetteki “semûm ateşi” hususunda, bazıları, “Bu, ateşin alevidir.” demişler; bazıları da “O, öldürücü derecede sıcak olan sam rüzgarıdır.” demişlerdir(8). Önceki ayetin de yardımı ile, ibareden anlaşılan bunun bir çeşit ateş olduğudur. Fakat, bedenin gözeneklerine, yani derideki o küçücük deliklere nüfuz edip, içine işlediği için buna, “semûm” ismi verilmiştir. İnsanın içine işleyen rüzgara da bu yüzden “sam rüzgarı” denmiştir(9) . Bir rivayette, “Semûm, dumansız ateştir. Yıldızlar da bu ateşten yaratılır.” denmiştir(10) ki, bu, “semum ateşi” ile geçen ayetteki “ateşin mârici”’nin aynı olduğunu gösterir. Buna göre aynı şeyi anlatan bu kelimelerden biri, o ateşin yalın, saf ve dumansız bir ateş olduğunu, diğeri de yakıcı ve kavurucu olduğunu anlatmış olur. Âlûsî “semum ateşi”ni, “fevkalade hararetli ateş” diye tefsir ederken buna işaret etmektedir(11). Bazı hadislerde Cân’nın yaratıldığı ateşin, bildiğimiz ateşlerden çok daha sıcak olduğu bildirilmektedir. Ebu Davud et-Tayalisî’nin İbn Mes’ud(r.a.)'dan naklettiği bir hadise göre,

“Bu (dünyada gördüğümüz) ateşler, Cân’nın yaratıldığı ateşten yetmiş kat daha hafiftir.”(12)

Ahmed Hulusi konumuzla ilgili kitabında yeni bir yaklaşım ortaya koyarak, ayetteki “semum ateşi”nin, ışınlar olabileceğini söylüyor ve şu fikirleri ileri sürüyor:

“Kur’an-ı Kerim’de, geldiği günün anlayış seviyesi nazar-ı itibara alınarak, “Biz, cinleri filanca ışınlardan yarattık.” şeklinde açıklanmamış; mecazi bir ifade ile, “dumansız ateş”, “en ince gözeneklere nüfuz edici ateş” diye tarif edilerek, insanların anlayışına, ilimlerinin bu konuyu anlayacak bir seviyeye gelmesine bırakılmıştır.”(13)

Son iki ayette konu, Cân’nın yaratılması; ilk iki ayette de İblis’in yaratılması idi. İblis ile Cân’nın aynı olup olmadığı tartışılmıştır. Daha önce de geçtiği gibi, Hasan Basrî, “Cân, cinlerin atası olan İblis’tir.” derken, Mücahid, “O, cinlerin atasıdır, ama İblis değildir.” demiştir. Kimileri de, “Cân, bütün cinleri içine alan bir cins ismidir.” derler(14). Buna göre, insan kelimesi, nasıl bütün insanları ve ataları olan Hz.Âdem (as)’i içine alan bir isim ise, Cân da, bütün cinleri ve ataları olan İblis’i içine alan bir cins ismidir. Zaten dikkat edilirse, son ayette, genel olarak insanın çamurdan, cânnın ateşten yaratıldığı anlatılırken, sanki iki cins varlıktan bahsedilmektedir.

Taberî, Hasan Basri gibi, İblis’in, cinlerin atası olduğu ve buradaki Cân ile İblis’in kastedildiği görüşündedir(15). Mukatil, Katade ve Atâ gibi önemli müfessirler de bu görüştedir. İbn Abbas(r.a.) da bu görüştedir ve ondan gelen, “Cân, cinlerin atasıdır.” şeklindeki rivayet(16) farklı bir görüşü ortaya koymuyor, Cân’nın aynı zaman da İblis olduğunu gösteriyor. Bazı kimseler daha değişik bir görüşle, “Cinler, şeytandan başka bir cinsdir.” demişlerse de, görüldüğü gibi çoğu alimin kabul ettiği doğru görüş, şeytanların, cinlerle aynı cins olduğu ve mümin olmayan cinlere, şeytan ismi verildiğidir(17).

İblis ile Cân’nın aynı olduğuna, bazı hadisleri de delil gösterebiliriz: Hz.Âişe (r.a.)'den gelen bir rivayette Resulullah (a.s),

“Melekler nurdan, Cân ateş alevinden, Âdem de, size (Kur’an’da) anlatıldığı şeyden yaratılmıştır.” (18)demiştir. İbn Merdûye’nin yine Hz.Âişe annemizden rivayet ettiği hadiste,

“Allah, melekleri Arş’ın nurundan; Cân’nı, ateş alevinden; Âdem’i de, (Kur’an’da) size anlatılan şeyden yaratmıştır.” (19)
buyurulmuştur. Bu gibi hadislerde, yukarıdaki ayetlerde geçen “insan” yerine, insanın atası olan Âdem konduğuna göre, “Cân” yerine, o cinsin atası olan, daha önceki ayetlerde açık ismi ile geçen İblis konabilir(20). Zaten Kur’an’da, Hz.Âdem (as)’den bahsedildiği yerde, hemen yanısıra ve ona karşı olan cins olarak İblis’den bahsedilmektedir. Hadislerde de durum aynıdır. Fakat görüldüğü gibi bu bazan İblis ismi ile, bazan Cân ismi ile bazan da şeytan sıfatı ile olmaktadır.

Bu iki cinsin yaratılışlarını mukayeseli olarak ele alan şu izahlar da enteresan görünmektedir: “Cinler açısından Cân, tıpkı biz insanlar açısından Âdem gibidir. Bizim cinsimizin ilki “salsâl”dan, yani katıksız özlü çamurdan, ondan sonra gelenlerimiz de onun sulbünden yaratılmış ise; ilk cin de ateşden, ondan sonra gelen zürriyeti ise “mâric”den, yalın ateşten yaratılmıştır..”(21)

B) İBLİS’İN ALLAH’A İLK İSYANI

İnsandan önce yaratılmış olan İblis, ayetlerden anlaşılabildiği gibi, meleklerle beraber göklerde ve cennetlerde yaşamaya başlamış ve kibrini zedelemeyen bir takım emirlerle sorumlu tutulmuş olmalı. Bazı İsrailî rivayetler de bunu destekliyor. Derken Allah Teala meleklere Âdem’in yaratılışını ve ona vereceği önemli yetkiyi haber verdiğinde, melekler kısmında uzun uzun anlattığımız gibi, onlar itiraza benzer bir uslubta, ama insanın yaratılışındaki o derin hikmeti anlamak maksadı ile bunun sebebini sorduklarında, muhtemelen yanlarında bulunan İblis’in nasıl bir tavır aldığını bilemiyoruz. Çünkü ilgili ayetler bundan bahsetmiyor. Belki o meleklerle beraber aynı soruş, İblis için de söz konusu idi. O noktada İblis açısından bir problem yoktu. Olsa idi, isyan bayrağını o anda açardı.

Allah Teala Âdem(a.s)'i yaratıp, ona bir şekil verdikten sonra, meleklerine, ona secde etmelerini emretti (A’raf, 7/11). Bu emir, önceden yaratılmış olup, meleklerle beraber bulunan İblis’i de içine alıyordu. İblis, bunun farkında idi. Bütün melekler, Allah’ın emrine uyup, Âdem’e secde ettiler. Ama İblis, Allah’ın emrine uymadı, isyan etti, baş kaldırdı. Allah Teala bunu hatırlatarak şöyle buyurur:

“Hatırla ki biz, meleklere, “Âdem için secde edin.” demiştik ve onlar da secde etmişlerdi. Fakat İblis secde etmemiş,..” (İsra, 17/61), “... dayatmıştı.” (Taha, 20/116).

İblis’in bu isyanı Kur’an-ı Kerim’de bu şekilde yedi yerde tekrar edilip, vurgulanır. Çünkü bu, yaratılmışlar tarihinde ve insan için çok önemli bir hadisedir:

“Hatırla o zamanı ki hani Rabbin meleklere, “Ben, kupkuru hale gelmiş bir çamurdan ve suretlenmiş bir balçıktan bir insan yaratacağım. Binaenaleyh onun yaratılışını bitirdiğim ve ona ruhumdan üflediğim zaman, siz derhal onun için secdeye kapanın.” demişti. Bunun üzerine bütün melekler toptan secde ettiler. Ancak İblis, secde edenlerle beraber olmadı, dayattı.” (Hicr, 15/28-31; Sâd, 38/71-74)ayetleri, Allah Teala’nın secde emrini, Âdem (a.s)'in yaratılışından önce haber verdiğini gösteriyor. Dolayısıyla bu, muhatapların düşünme fırsatı bulamadığı anî bir emir değildi. Bu aynı zamanda İblis’in isyanın da fevri olmayan, inceden inceye düşünülmüş bir hareket olduğunu gösterir.

“İblis’den başka bütün melekler Âdem’e secde etti. İblis ise dayattı, kibirlenmek istedi. Çünkü o kafirlerden idi veya kafirlerden oldu.” (Bakara, 2/34; Sâd, 38/74),

yani Allah’ın ezelî ilminde, ileride baş kaldırıp, kafir olacağı bilinenlerden idi, veya “Âdem’in yaratılmasından önce yeryüzünde bulunan ve yeryüzünde fesat çıkardığı için helak edilen o kafir milletten idi.”(22). Bir diğer kuvvetli tefsire göre de “Daha önce kafir değilken, kibirlenip secde etmeyerek kafirlerden oldu.”(23) Böylece o, çoğu alime göre Allah Teala’ya ilk karşı çıkan ve ilk kafirlik, yani nankörlük eden oldu(24). Çünkü Allah’ın emrine uymayarak isyan etmesi ve Allah’a karşı büyüklenip, kibirlenmesi kafirlikti(25).

İblis bir melek mi idi?

İblis, meleklerden biri, yani bir melek mi idi ki, meleklere verilen bu emre itaat etmeyişi bir isyan sayıldı? İşte bu da, İslam alimleri arasında farklı görüşlerin söylendiği konulardan olmuştur.

İlgili ayetler, bütün meleklere secdenin emrolunduğunu, hepsinin bu emre uyduklarını, sadece İblis’in uymadığını; emre uyanlardan, “istisna” olduğunu gösteriyor. Ayetlerin açık manasını alırsak, bu “istisna”nın, Arapça teknik tabiri ile, “müstesna-ı muttasıl” sayılarak, İblis’in meleklerden kabul edilmesi gerekir(26). Yani mesela “İnsanlar çok günahkardırlar, peygamberler müstesna...” dediğinizde, peygamberlerin de, insanlara dahil olduğunu, ama farklı bir derecede olduklarını vurgulamış oluyorsunuz. İşte bu şekilde, istisna edilenler ve edilmeyenler, aynı cinsten varlıklar olunca, buna “müstesna-ı muttasıl” denir. Buna göre de “Melekler secde ettiler, İblis müstesna..” dediğinizde, ilk bakışta bu, “Demek ki İblis de meleklerden birisi idi.” manasına gelir.

Allah Teala Kehf Suresi’nde,

“Meleklere, “Âdem’e secde edin.” dedik, İblis müstesna, hepsi secde ettiler. O, cinlerdendi; Bundan dolayı Rabbisinin emrinden çıktı...” (Kehf, 18/50)buyurarak, böyle bir mananın yanlış olduğuna, yine teknik tabiri ile buradaki istisnanın, “müstesna-ı munkatı”, yani istisna edilen ile edilmeyenlerin, iki ayrı cins varlık olduğunu göstermektedir. Bu, mesela “Köylüler geldi, ama eşekleri gelmedi.” cümlesindeki istisna türündendir.

Keza bu ayette İblis’in Allah’ın buyruğunun dışına çıktığı bildirilmiştir. Meleklerle ilgili başka ayetlerde ise, meleklerin kesinlikle, Allah’ın emrinin dışına çıkmayacakları bildirilmektedir. Zaten ayetin son cümlesi, Allah’ın emrini tutmayışının kaynağına işaret ediyor.

İslam alimleri bu hususta çeşitli izahlar yapmışlar, bazı kelimelerin aynı anda farklı manalara gelişinden dolayı ayetlere farklı manalar vermişlerdir: Bir kısmı İblis’in, cinler taifesinin atası olduğunu söylerken; bir kısmı da, “O bir melekdi. Ama Allah’a isyan etmek suretiyle kafir oldu.”, “Nasıl kafir olan bir insan, insan tabiatının dışına çıkmazsa, o da ateşten olan melek tabiatının dışında çıkmadı.”(27) demişlerdir.

İbn Abbas (r.a.)'dan gelen bir rivayete göre,

“İblis, meleklerin bir kabilesindendi. Bu, kendilerine cin denen ve yakıcı ateşten yaratılmış olan bir kabile idi. İblis’in o zamanlar ismi “Hâris”di ve cennet bekçilerindendi. Bu kabile dışındaki melekler, nurdan yaratılmışlardı.” Yine İbn Abbas(r.a.)'dan gelen bir başka rivayete göre, “İblis’in ismi, “Azâzîl” idi ve yeryüzünde kalırdı. Meleklerin, bilgi ve akıl bakımından en kuvvetlilerindendi.”(28)

Yeryüzünün ilk sakinleri, cinlerdi. Cinler yeryüzünde karışıklık çıkardılar ve kan döktüler. Allah Teala, meleklerden bir ordu başında İblis’i onların üzerine gönderdi. İblis, ordusu ile bu azgın varlıkları mağlup edip, adalara ve dağların eteklerine sürdü. İblis ve meleklerden ordusu yeryüzünün mamur ve verimli yerlerine yerleştiler(29) Bu işi yaptıktan sonra, kendi kendine, “Daha önce kimsenin başaramadığı bir şeyi başardım.” diye gurura kapıldı. Tabii ki Allah Teala, onun bu gururundan haberdardı. Ama beraberinde bulunan melekler bunu bilmiyorlardı.

Allah Teala meleklere, yeryüzünde bir halife yaratacağını söylediğinde, “Daha önce cinlerin yaptığı gibi, orada fesat çıkarıp, kan dökecek bir varlık mı yaratacaksın? Biz bu yüzden onların üzerine gönderilmiştik.” diye sordular. Allah Teala da, “Ben sizin bilmediğinizi biliyorum.” yani, “Ben, İblis’in kalbinde olup da sizin bilmediğiniz o kibir ve gururu biliyorum.” dedi. İşte bundan sonra Allah Teala, Âdem’in toprağının getirilmesini emretti. Toprak getirildi ve Allah, Âdem’i yarattı... Âdem, bir tarafa atılmış cansız heykel olarak kırk gece bekledi. İblis, onun bu cansız heykeline geliyor, ayağıyla vuruyor ve ondan ses çıkarıyordu; bir kamışın içine üfler gibi, içine üflüyor; ağzından girip, arkasından çıkıyor; arkasından girip, ağzından çıkıyordu. O kupkuru çamura, “Sen bir hiçsin. Eğer sana musallat olsam, seni mahvederim. Eğer sen bana musallat olsan, seni dinlemem.” diyordu...”(30)

İbn Abbas ve İbn Mes’ud (r.a.)'a dayanan bir rivayette de,

“İblis, birinci göğün ve yeryüzünün idaresi ile vazifelendirilmişti ve meleklerin, cin denilen bir kabilesine mensubtu. Bu kabileye, cenneti korumakla görevli oldukları için “cin” denilmişti. Binaenaleyh İblis aynı zamanda cennetin bekçilerindendi.”(31) denilmiştir.

Bu rivayetlerde İblis’in cinlerden olduğu, cinlerin de bir çeşid melek olduğu ifade edilmektedir. Her ne kadar bu rivayetler, ayette İblis’in isyan sebebi olarak gösterilen, “O cinlerdendi, bundan dolayı Rabbisinin emrinden çıktı.” ifadesi ile, Meleklere yönelik secde emrine muhatab oluşunun zahiren çelişmesi problemini çözüyorsa da, ilgili ayetleri oldukça zorladığı için fazla kuvvetli görünmemektedirler.

Bu husustaki farklı izahları ve neticeyi, Fahreddin Razî’nin bakış açısı ile vermek istiyoruz:

“Allah Teala bu ayette, İblis’in cinlerden olduğunu söylemiştir. Alimlerin bu konuda üç izahları var:

1) İblis, meleklerden idi. Onun meleklerden olması, aynı anda cinlerden de olmasına ters değildir....Çünkü meleklerden bir kabile, cin diye adlandırılmıştı... Bir de cinlere, gözle görülemediği için bu ad verilmiştir. Melekler de görülemez. Dolayısıyla melekler de, cinler sınıfına dahildir. Ayrıca İblis, cennetin bekçilerinden idi ve bundan dolayı cennete nisbet edilerek, “O, cinlerdendi.” denilmiştir. Hatta bir rivayete göre o, yaratıldıklarından beri, cennetliklerin takılarını kalıba döken bir melek kabilesi olan, “cinânîler”dendi.

2) Bu husustaki ikinci izaha göre ise, İblis ateşten yaratılmış olan cin şeytanlarındandı ve onların ilk atasıydı.

3) Üçüncü görüşe göre o, meleklerdendi, ama sonra şeytana dönüştürüldü.. İblis’in meleklerden olmadığına delalet eden asıl şey, Allah Teala’nın, bu ayette, yani Kehf suresi, 50. ayetin sonunda, “Ama siz beni bırakıp da, sizin düşmanlarınız oldukları halde, onu ve soyunu dostlar ediniyorsunuz.” buyurarak, İblis için zürriyetin olduğunu bildirmiş olmasıdır. Halbuki melekler için zürriyet ve tenasül, yani doğurarak soy sahibi olma söz konusu değildir. Binaenaleyh İblis’in meleklerden olmaması gerekir.”(32) Bu görüşte olan İbn Zeyd,

“Âdem (a.s) insanların atası olduğu gibi, İblis de cinlerin atasıdır.” der(33). Halbuki meleklerin atası olarak, hiçbir varlıktan bahsedilmez. Eğer onlarda da bir tenasül olsaydı, insanlar ve cinler gibi onların da bir atası olurdu. Binaeaaleyh Allah onları, üreme-türeme yoluyla değil, direkt olarak yaratmaktadır

Yine İblis’in meleklerden olmadığını ileri sürenler şu hususları delil gösterirler: Allah Teala Kur’an’da, İblis’i ateşten yarattığını haber veriyor; melekleri neden yarattığını ise bildirmiyor. Sonra Kur’an’da, İblis’in, meleklerin yaratıldığı maddeden yaratıldığına dair bir haber yok. Ayrıca İblis’in, cinlerden olduğu da haber verilmiştir. Binaenaleyh İblis’i, Allah Teala’nın nisbet ettiği şeyin dışında bir şeye nisbet edilmesinin caiz olduğunu söylemek doğru değildir.”(34)

Taberî bu delillere itiraz ederek şöyle der:

“Bu deliller, sahiblerinin bilgilerinin zayıflığından kaynaklanmaktadır. Çünkü Allah Teala’nın, meleklerin çeşitli sınıflarını, kimini nurdan, kimini ateşten, kimini de dilediği herhangi bir şeyden olmak üzere, çeşitli şeylerden yaratmış olabileceği inkar edilemez. Zaten Kur’an’da meleklerin neden yaratıldığına dair bir bilgi yok ve İblis’in yaratıldığı şeyin haber verilmiş olması da, meleklerden olmadığını göstermez. Aynı şekilde bu, İblis’in, Allah Teala’ın ateşten yarattığı bir melek zümresinden olma ihtimaline engel değildir. Keza İblis’in soyunun bulunması da, meleklerden olmamasını gerektirmez. Çünkü Allah Teala, onun günah işlemesini murad ettiği zaman, diğer meleklere verilmeyen lezzet hissi ve şehvet duygusu vermiştir. Yine Allah Teala’nın, İblis’in cinlerden olduğunu haber vermesi de melek olmasına engel değildir. Çünkü sadece İblis’e değil, insanlarca görülemedikleri için ve her görülemeyen şeye “cin” denebildiği için, meleklere de bu isim verilmiştir.”(35)

Görüldüğü gibi Taberî, İblis’in aslında bir melek iken, emr-i ilahiye itaat etmediği için şeytan olduğu görüşündedir. Ama İbn Kesir aynı görüşte değildir. O, İblis’in, meleklerden olmadığı halde, onlarla beraber “Âdem’e secde” emrine muhatab sayılmasını şöyle izah eder:

“Allah Teala, meleklere, Âdem’e secde etmelerini emrettiğinde, İblis de bu emre dahil sayıldı. Çünkü o, onların cinsinden olmadı halde, onlara benziyor; onların amellerini işliyordu. Bundan dolayı meleklere yönelik olan bu emre, İblis de muhatab sayıldı. Emri yerine getirmediği için de kınandı.”(36)

Âlûsî de Taberî gibi, İblis’in meleklerden olmadığını söyleyenlerin delillerini zikredip, bunlara karşı cevaplar vererek, aynı görüşü paylaşır. Onun tesbitine göre bir kısım alimler, “O cinlerdendi.” (Kehf, 18/50) ayetini; meleklerin kibirlenmez oluşuna karşılık, İblis’in kibirlenişini; hadis-i şerifte bildirildiği gibi, meleklerin nurdan yaratılışına karşılık, İblis’in ateşten yaratılışını ileri sürerek, “İblis, cin denen ve meleklerden başka olan bir taifedendi.” demişlerdir. Âlûsî bu noktada ,

“Sahabenin ve tabiînin bütün alimleri ise, meleklere Âdem’e secde etmelerini haber veren ayetlerde, İblis’in bu emre uymadığını gösteren “istisna” kısmının, istisna-ı muttasıl olduğunu ileri sürerek, İblis’in meleklerden olduğunu söylemişlerdir.” der(37). Merhum Âlûsî’nin bu sonuca nasıl ulaştığını bilemiyorum. Eğer böyle olsaydı, İblis’in meleklerden olduğu görüşü, ümmetin sonrakileri tarafından itirazsız benimsenirdi.

İblis’in meleklerden olduğu görüşünü benimsemiş görünen Âlûsî, delillere şöyle cevap veriyor:

“Meleklerin kibir sahibi olmamalarına rağmen, İblis’in kibirlenmesi, meleklerden olmasına engel değildir. Bu da, ya melekler içinde masum olmayanların bulunmasından dolayıdır, ya da Allah Teala’nın İblis’den meleklik sıfatlarını soyup, ona şeytanlık sıfatlarını giydirmesinden dolayıdır. Buna göre İblis, şeytanlık sıfatlarını giydikten sonra isyan etmiştir... İblis’in ateşten yaratılmasına karşılık meleklerin nurdan yaratılmış olması da bu duruma engel değildir. Çünkü ateş ile nur, özde birdir... Yine de doğrusunu Allah Teala bilir.”(38)

Mahlukatın yaratılışı konusuna değişik bir açıdan bakan bazı mutasavvıflar, meleklerin ve İblis’in yaratılışından da bahsederler. Fakat bu yorumların sahih sağlam dayanaklarını bulmak oldukça zor. (39)

İblis’in meleklerden mi, cinlerden mi olduğu konusunda seleften iki türlü de rivayetler gelmiştir. Daha önce de benzerleri geçtiği gibi, İbn Abbas(r.a.)'dan gelen bir rivayete göre;

“Meleklerden, cin isminde bir kabile vardı. İblis, o kabileye mensubtu ve önceleri gök ile yer arasında gider gelirdi. İsyan edince, Allah ona gazablandı ve onu şeytana çevirip, lanetledi... Eğer meleklerden olmasaydı, bu secde ile emrolunmazdı.”

Tabi’înden Sa’id b. Müseyyeb de, “İblis daha önce en aşağı semanın meleklerinin reisi idi.” demiştir. Katade’ye göre İblis, Allah Teala’ya itaat etmekten yüz çevirdiği için, taatı gizlediği için, “taatı gizleyen”, yani yapmayan manasında “cin” ismini aldı. Bir başka tabi’în alimi Hasan Basrî ise, “İblis, bir an bile meleklerden olmamıştır.”(40) “Çünkü o, ateşten, melekler ise nurdan yaratılmışlardır. Melekler Allah’a ibadet etmekten asla kaçınmazlar, büyüklenmezler, yorulmazlar ve isyan etmezler. Halbuki İblis, böyle değildir. O, isyan etmiş ve büyüklenmiştir. Melekler cinlerden değildir. Ama İblis cinlerdendir. Melekler, Allah’ın elçileridir; ama İblis böyle değildir.... Meleklerle beraber İblis de secde etmekle emrolununca, Allah onu istisna etmiştir. İblis’in adı başka bir şey idi. Fakat Allah’a isyan edince, Allah onu bu ad ile isimlendirdi. O, Rabbine isyan edinceye kadar mümin idi ve göklerde ibadet ediyordu. İsyan edince, yeryüzüne indirildi.” der(41).

Görüldüğü gibi selefte iki görüş de bulunmaktadır. Bu hadise ile ilgili rivayetlerin sıhhatleri de kesin değildir. Buna dikkatlerimizi çeken İbn Kesir,

“İblis’in ilk zamanları ile ilgili olarak seleften, yani sahabe ve tabi’înden birçok rivayetler gelmiştir. Bunların çoğu, insanların ilgisini çekmek için nakledilen İsrailî rivayetlerdir.”(42)diyor. Âlûsî’nin naklettiği şu haber de, hemen hemen aynı durumdadır:

“İblis’den önce de cinler vardı. Fakat onlar helak olmuşlar ve onlardan sedece İblis kalmıştı. Binaenaleyh bugünkü cin ve şeytanlar, onun zürriyetidir. Buna göre de İblis’in cinler içindeki yeri, Nuh(a.s)'un insanlar arasındaki durumu gibidir.”(43)

Yukarıdan beri anlattıklarımızdan görülecegi gibi, iki tarafın da delilleri ve karşı cevapları bulunmaktadır. Ama İblis’in bir melek olmadığı, ayrı bir cins olduğu görüşü daha ağır basmakta(44) ve ayetler ile hadislerin zahirine daha uygun düşmektedir(45). Bu husustaki delillerin en önemlilerinden biri, Razî’nin de dikkat çektiği gibi(46), Sebe, 40-41. ayetlerdir. Bu ayetlerde, kıyamet günü, Allah Teala’nın meleklere, kafirlerle ilgili olarak, “Bunlar size mi tapıyorlardı?” sorusuna karşılık meleklerin,

“(Ey Rabbimiz) seni tenzih ederiz. Bizim dostumuz onlar değil sensin. Doğrusu onlar cinlere tapıyorlardı.”şeklinde cevap verecekleri bildiriliyor. Bu açık ifade meleklerin ve cinlerin iki ayrı cins olduklarını gösteriyor.

Son olarak şöyle bir soruyu da kısaca cevaplamak gerekir:

Soru: Kur’an’da “Kane” sözcüğü “idi, oldu” anlamında kullanılır. Bakara, 34’de “kane minel kafirin” ifadesi “kafirlerden oldu” diye çevrilirken, Kehf, 50’de “kane minel cinni” ifadesi “cinlerdendi” diye çevrilir. Halbuki “cinlerden oldu” şeklinde çevrilmiş olsaydı; İblis’in daha önce melek olduğu ama Allah’ın emrine karşı gelince meleklikten düşürülüp cinlere katıldığı anlamı çıkacaktı. O halde neden böyle bir çeviri yapılmıştır?

Cevap: “Fe secedû illâ iblîse = İblis hariç hepsi secde ettiler” ayetindeki istisna, -daha önce de açıklandığı üzere- müttasıl değil, münkatıdır. Münkatı/ayrık istisnada müstesna, müstena minh’in cinsinden değildir. Örneğin, "cae’l-kavmu illa bakaraten = bir inek hariç bütün halk/topluluk geldi” cümlesinde, inek kelimesi, kavimden müstesnadır. Ama, onların cinsinden değildir. Demek ki, bu ayetten –gramer bakımından- şeytanın meleklerden olduğunu söyleme zorunluluğu yoktur.

Kane’nin bazen “idi”, bazen “oldu” şeklinde tercüme edilmesi, kelimenin geniş anlamı yanında Türkçe lisanının bir kuralı olarak ortaya çıkmaktadır. “Oldu” kelimesinin sonradan oldu şeklinde anlaşılabileceği gibi, eskiden beri böyle idi/oldu şeklinde de anlaşılabilir.

Bu sebeple, şayet “cinlerden oldu” denilse bile, bundan “İblis’in daha önce melek olduğu ama Allah’ın emrine karşı gelince meleklikten düşürülüp cinlere katıldığı anlamını” çıkarmak yanlış olur. Çünkü, cin ve melek kavramı, -sonradan kazanılan- bir mertebeyi, bir vasfı, bir özelliği değil, -fıtrî olarak var olan- bir soyu, bir cinsiyeti anlatmaktadır. Şekli, vasfı, itaat veya isyanı ne olursa olsun, hiçbir melek cin olmayacağı gibi, hiçbir cin de melek olamaz. Melekler kadar Allah’a itaat eden peygamberlerden hangisi melek olmuş? Veya şeytandan daha şeytan olan nice firavunlar gelip geçmiş hangisi cinlerin soyuna katılmıştır? Nas suresinin, cinnî ve insî şeytanları ayırması konumuzu anlamaya önemli kolaylık ve açıklık getirmiştir.

Halbuki “küfür-iman” kavramları, soydan gelen bir özellik olmayıp, sonradan kazınılan birer özellik, birer vasıftır. Bu sebeple, isyandan sonra kazanılan küfrü ifade eden “kane minel kafirin” ifadesini “kafirlerden oldu” şeklinde tercüme etmek gerekir.

Dipnotlar:

(1) Razî, 19/117.
(2) Razî, 21/88.
(3) Taberî, 27/74; İbn Kesir, 6/487.
(4) Âlûsî, 14/34.
(5) Razî, 21/88.
(6) Âlûsî, 14/34; Razî, 14/92; İbn Kuteybe, el-Me’ârif, s.8..
(7) Taberî, 14/21.
(8) Taberî, 14/21; İbn Kesir, 4/160; Âlûsî, 14/34.
(9) Âlûsî, 14/34; Elmalılı, 5/3059.
(10) Âlûsî, 14/34.
(11) Âlûsî, 14/34.
(12) İbn Kesir, 4/160. Elmalılı, 5/3059.
(13) Hulusi, Ahmed, s.22.
(14) Âlûsî, 27/105.
(15) Taberî, 14/21.
(16) Razî, 14/92.
(17) Razî, 14/92; Âlûsî, 14/35.
(18) Müslim, zühd, 61(4/2294).
(19) İbn Kesir, 3/149.
(20) Razî, 19/117.
(21) Razî, 21/88.
(22) Âlûsî, 1/231.
(23) Âlûsî, 23/225.
(24) Razî, 2/385.
(25) Taberî, 23/119.
(26) Âlûsî, 8/87.
(27) Behiy, s.150.
(28) Taberî, 1/178.
(29) İbn Kuteybe, el-Me’ârif, s.8.
(30) Taberî, 1/158.
(31) Taberî, 1/178.
(32) Razî, 15/200.
(33) Taberî, 1/179-180.
(34) Taberî, 1/180.
(35) Taberî, 1/180-181.
(36) İbn Kesir, 1/133.
(37) Âlûsî, 1/229.
(38) Âlûsî, 1/230.
(39) Âlûsî, 1/230-231.
(40) Taberî, 15/169-170.
(41) Razî, 10/299-300.
(42) İbn Kesir, 4/397.
(43) Âlûsî, 15/292.
(44) Razî, 2/337-342.
(45) İbn Hazm, 4/34.
(46) Razî, 2/338.

http://www.sorularlaislamiyet.com/qna/15279/seytan-iblis-cinlerden-midir-eger-cinlerden-ise-neden-meleklerin-arasindaydi.html



Esma-i idrisiyye Şerhi-İsim ve Havasları Sitesi


Esma-i idrisiyye Şerhi-İsim ve Havasları Sitesi

https://islamguzelahlaktir.blogspot.com/2015/03/esmai-idrisiye-40-erbain-40-isim.html

SALİH MEMİŞOĞLU VEFAT ETTİ