23 Temmuz 2019 Salı

4. BÜYÜ BOZMA:


4.BÜYÜ BOZMA:

Günümüzde pekçok insan, özellikle hanımlar sihirden (büyüden) ziyadesiyle korkmaktadırlar. Büyücüler bu korkudan istifade etmesini başararak bir sürü iğrenç ve gülünç safsatalar uydurmuşlardır. 

Bunlara da "Sihir bozucu Efsunlar" adını vermişlerdir. Kendisine sihir yapıldığına inananlar bu işlerle uğraşan "Cinci" hocalara(!) giderek kucak dolusu paralar ödemektedirler. Oysa bu safsataların İslâmi hiçbir dayanağı yoktur. Ancak ne hazindir ki halkımızdan pekçok insan bunlara kanmakta ve inanmaktadır. 

İşte sihir bozma için yapılan efsunlardan bazı örnekler:

1. Zeytin çekirdeği, vücudun çeşitli yerlerinden koparılmış kıllar, leylek pisliği, zırnık, iğde çekirdeği gibi bazı şeyler yakılarak dumanıyla tütsülenirse sihir bozulurmuş.

2. İçine 7 dükkanın süprüntüsü, çalınmış pancar, yeşil kağıt atılmış su ile bir saçak altında yıkanılırsa yine sihir bozulurmuş.

3. Kirpi kanı içmek sihiri bozarmış. 

4. Deniz aşın seyahat yapmak yine iyi gelirmiş.

5. Nikah kıyılırken erkeği bağlamak için yapılan büyüye karşı ise iki yumurta haşlamak ve soyduktan sonra, üzerine belirli yazılar yazmak, bunlann birini erkeğe, birini kıza yedirmek gerekirmiş.

6. Bir baltanın demir kısmına yine belirli yazılar yazıp baltayı ocağa gömmek ve demiri kızannca boş bir dolapta üzerine su dökmek.

7. Değirmen dolabından veya çarkından sıçrayan su ile yıkanmak(21).

8. 7 kapı eşiğinden birer parça koparıp ateşe atarak onun dumanıyla evin her tarafım tütsülemek.

9. Demir tortusunu suya atarak onunla yıkanmak.

10.100 dirhem pirince bazı dualar okuyarak pilavını pişirmek, bu pilavı büyünün etkisi altında kalan kimseye yedirmek.

11. Kırlangıç pisliğini kahvenin üzerine ekerek büyü etkisi altındaki kişiye içirmek.

12. Tuvalet taşına ters oturarak büyük abdest yapmak'22'.

13. Akrep tütsüsü yapmak. Öldürülen akrep bir kutuya konup saklanır. Her gün bunun bir parçasını ateşe atıp yakarak büyülü kimse ve ev tütsülenir. 
Tütsü güneş doğduktan sonra batıncaya kadar yapılır. Gece yapılmaz.

14. Zeytin okumak. Okuma izni olan (el-alan) kişi büyülü kişinin durumuna baktıktan sonra 7 zeytin ister. Bunlara bazı dualar okur. Sonra evden biri bu okunmuş zeytinleri alarak boş bir arsaya, boş bir toprağa atar.Böylece büyü etkisi o kişiden zeytinlerle beraber gitmiş olur.

15. Leylek pisliğini ateşte yakarak tütsülenmek, v.s.
Sihirin (büyünün) çok değişik şekilleri olduğu gibi büyü bozmanın da daha pek çok değişik yöntemleri mevcuttur. Biz en çok kullanılanlarından bazılarını nakletmekle bir fikir vermek istedik. 



5. İslâm ve Sihir:

Kutsal kitabımız Kur'ân-ı Kerim'de sihirin niteliği ve mahiyeti hakkında haberler mevcutrur.Bakara, Araf, Yunus, Şuara, Taha, Kalem ve Felak Sûreleri'nde sihirden ve sihirbazların durumundan bilgiler verilir. Sevgili Peygamberimiz (S.A.S), insanı felâkete ve helake sürükleyen "yedi büyük günahtan" biri olarak "SİHİRİ" bildirmiştir. 

Kur'ân-ı Kerim'de Bakara Sûresi'nin 102'nci âyetinde, yahudilerin, Allah'ın kitabını bırakarak sihre başvurduklarını Hz. Süleyman'ın devletini yıkmak ve onun peygamberliğini kabul etmemek için iftiralara başvurduklarını, Taha Suresi 56-57. ayetleri arasında ise, Firavun'un sihirbazlarıyla Musa (a.s) arasında cereyan eden bir olaydan haber verilerek, sihirbazlar tarafından atılan, ip ve değneklerin, Hazreti Musa'ya koşuyorlarmış gibi göründüğü bildirilir.

Aynı olaya işaret edilen A'RAF Sûresi'nin 116'ncı âyetinde de sihirbazların halkın gözlerini bağlayıp onlara korku saldıkları bildirilir. Buna göre sihir olayı vardır.

Ancak sihiri yapabilmek için, birtakım marifetlere, bilgilere sahip olmak gerekir. İşte bu noktada, bilgi ve marifet sözkonusu olunca sihrin de kendisine has usûl ve metotları bulunan bir ilim dalı olduğu neticesine vardır ki, her çeşit ilimde olduğu gibi, bunda da ona vakıf olmuş, usûl ve metodlarını kavramış mütehassıslar vardır ve bunlara "sihirbaz" denir.




İslâm'a göre:

"Kim sihri öğrenir ve onu ameli sahada tatbik ederse, küfür işlemiş olur, fakat onu öğrenmekte, tatbikinden sakınıldığı takdirde bir mahzur yoktur. Bu, tıpta kimyevi maddeler arasında yeralan şiddetli bir zehir gibidir ki, eczacılıkta çeşitli hastalıklar için tedavi maddesi olarak kullanıldığı halde kötü niyetli bir kişinin elinde öldürücü bir silah olur"(23).

Bu itibarla bütün İslâm müctehitlerince sihir yapmak HARAM olarak nitelendirilmiştir. Hatta bazı müctehitlere göre "sikiri öğrenip başkalarına öğreten kimseler, dinden çıkmış olurlar"(24).
Bu konuyla ilgili olarak Diyanet İşleri Başkanlığı'na sorulan bir soruya, Din îşleri Yüksek Kurulu Başkanlığı'ndan 27 Ocak 1987 tarih ve 93 sayılı yazıyla verilen cevap aynen şöyledir.

"Dilimizde büyü ve efsun adı verilen sihir, «bazı acaip işler vasıtasıyla eşya ve insanlar üzerinde birtakım tesirler getirmek» şeklinde tarif edilmektedir. Sihrin gözbağcılık denilen ve gerçek olmayan çeşitleri bulunduğu gibi, gerçek netice ve tesirleri olan nevileri de vardır.

İslâm Dini, sihrin varlığım inkar etmemiş: fakat tevhid inancına zarar verdiği, kontrolü mümkün olmadığı ve genellikle kötüye kullanıldığı için yasaklanmıştır. Kur'ân-ı Kerim'de (Taha Sûresi, Ayet: 69) "Sihirbazın felah bulmayacağı" ifade buyurulmuştur.

Bu açıklamalardan anlaşıldığına göre İslâm Dini, sihrin varlığını kabul etmekte ancak, yapmayı ve yaptırmayı kesinlikle yasaklamaktadır. Zira, "sihir: Hislere, fikirlere, eşya ve cisimlere tesir edebilmektedir"(25). Bu itibarla sihir insanı hastalandırır, aklını bozar, kan-koca arasını açar. Hatta ölüme kadar götürebilir. Bunun içindir ki İslâm, bu işle uğraşanlara en şiddetli cezanın uygulanmasını uygun görmüştür.

Nitekim sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.S) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır:

Ebu Hureyre rivayet ediyor: Bir gün Peygamberimiz (S.A.S):
- Siz, (fertlerin ve milletlerin mahvına sebep olan) helak edici yedi günahtan sakınınız buyurmuştu.
Ashab-ı Kiram:
- "Ya Resulallah, bunlar hangileridir?" diye sordular. Peygamber (S.A.S):
-"Allah 'a ortak koşmak,
SİHİR (büyü)yapmak,
Haksız yere bir kimseyi öldürmek,
Faiz yemek,
Yetim malı yemek
Düşman ile savaşırken savaş alanından kaçmak, Evli ve hiçbirşeyden haberi olmayan namuslu bir kadına zina isnad ve iftirasında bulunmak"r(26). 


Bir başka hadislerinde de Allah Elçisi şöyle buyuruyor:
"Kim bir düğüm bağlar da sonra ona üflerse sihir yapmış olur. Sihir yapan da şirke (Allah'a ortak koşmaya) gitmiştir"(27).
Hz. Ayşe, Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.S) Efendimizin şöyle dediğini rivayet ediyor.

"Melekler anâne yani bulutlara inerler de gökten geleceğe dair vaki olacak bazı şeyleri aralarında konuşurlarken şeytanlar, meleklerden bir haber kapıp, işittiklerini kahinlere -büyücülere- gizlice ulaştırırlar. Bu havadislerle beraber kendiliklerinden de yüzlerce yalan uydururlar"(28).
Sihir işi ile uğraşanlar üç kuruşluk dünya menfaati için insanlıklarından kopacaklarını unutmamalıdırlar.

Allah'a sığındıktan ve Allahda koruduktan sonra hiç bir sihirbazın sihri etkili olamaz. Çünkü Kur'ân-ı Azimüşsan'da "Sihirbazlar Allah 'ın izni olmadıkça onunla hiçbir kimseye zarar verici değillerdir(29) buyurulur.

Yunus Sûresi 77. âyette de, "Sihirbazlar umduklarına eremezler" denilmektedir ki, doğrudur. Gerçekten Allah'ın emrine muhalif olan bu tür sihir işleriyle uğraşanlardan pekçok kimse, hayatları boyunca mutlu olamamışlar, sefalet ve rezalet içinde yaşamışlardır. Bunlardan bazıları izbe ve loş mahallerde müşteri beklemekle ömrünü tüketmiştir. Bazıları çeşitli hastalıklara yakalanarak acılar içerisinde kıvrana kıvrana yok olup gitmişlerdir. 

Allah'ın haram kıldığı bu tür işleri kendisine meslek edinen insan, bu dünyada huzur bulamaz. Çünkü Allah'ın "sihirbaz felah bulamaz" hükmü, her zaman tecellisini icra eyler.

İmanı tam bir müslüman Cenab-ı Hakk'ın azametine, kudretine sığınarak O'nun ilâhi kelâmındaki Fatiha, İhlas, muavezeteyn (Felak ve Nas) gibi surelerini, Âyetel Kursi gibi ayetlerini sık sık okuyarak ona iltica eder, O'na sığınırsa o kişiyi Yüce Allah korur. İhlası tam olan müslümana sihir etki yapmaz.

Burada sevgili Peygamberimiz'in bilfiil yaptığı bir adetini nakletmek isterim.
Hz. Ayşe (r.a)'den rivayet edilmiştir:

"Peygamber (S.A.S) her gece yatağına geldiği zaman iki elini birleştirerek avucunun içine; Kulhüvallâhü Ehad, Kul eûzü Eirabbi'l Felak ve Kul eûzü Birabbin-nâs sûrelerini okuyup ellerine üflerdi. Sonra iki eliyle vücudundan elinin yetiştiği yerleri sıvazlardı. Elleri ile başını, yüzünü, vücudunun ön kısmını meshetmeğe başlardı. (Sonra vücudunun arka tarafını mesh ederdi). Ve böyle okuyup üfleyerek vücudunu mesh etmeği üç defa tekrarlardı"(30).
Kur'ân-ı Kerim bu sığındırıcı 3 sûre ile son bulmuştur. Bunlar, bütün insanlığa ihsan edilmiş en güzel, en veciz ve en yüce anlamlı sığınma, korunma dualarıdır.

Bunlardan "Kul huvallahü Ehad" (ihlâs) sûresi, Allah'ın birliğini ifade ile insanı Tevhid inancına yani Allah'ın varlığına, kudretine insanı sığındırır. İnsanı müşrik ve süflî düşüncelerden arındırır.

Felak ve Nas Sûreleri de bütün mahlukatın maddi ve manevi, görünür, görünmez şeylerinden Allah'a sığındırır. Allah'a sığınıp, Allah'ın himayesine mazhar olanlar da her türlü serlerden ve kötülüklerden tam manasiyle korunmuşlardır. "Allah en hayırlı koruyucudur, o, merhamet edenlerin en merhametlisidir" (Yusuf: 60) (31)

Yukarıda adı geçen surelerin mealleri şöyledir:

İhlâs Suresi:

Felak Suresi:

Nas Sûresi:

"1-4 (Ey Muhammed)! De ki O Allah bir tektir. 2. Allah herşeyden müstağni ve her şey O'na muhtaçtır. 3. O doğurmamış ve doğmamıştır. 4. Hiçbirşey O'na denk değildir.""1-5. (Ey Muhammed!) De ki: Yaratıkların şerrinden, bastırdığı zaman karanlığın şerrinden, düğümlere nefes eden büyücülerin şerrinden, hased ettiği zaman hasetçinin şerrinden, tan yerini ağartan Rabbe sığınırım.""

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

SALİH MEMİŞOĞLU VEFAT ETTİ